Sayfalar

26 Aralık 2014 Cuma

DOKUNMAK MUCİZENİN KAYNAĞIDIR


      Günlük hayatta pek çok duyumuzu bir arada kullanıyoruz: Görüyoruz, kokluyoruz, tadıyoruz, duyuyoruz. Ancak; en çok dokunurken kendimizi sorguluyoruz. Özellikle de karşımızdaki insana temas ederken birkaç saniye düşünüyoruz. “Ne düşünür?”… Kültürel faktörler de bu durumun tetikleyicisi: Karşı cinse bakış, bireysellik, yetişme biçiminde ten temasından uzak kalınması…
      Tüm bu nedenlerin temelinde toplumsal bedenin barındırdığı bir anlam da bulunmakta. Bu demektir ki; toplumların ortak bir bedeni olup kişisel iletişim alanı toplumsal sınırlardan oluşmakta. Duygulara az önem veren ve bunları açığa çıkarmaktan kaçınan toplumlar kapalı bedene; tam tersi durumda ise açık bedene sahip olurlar. Bu durum daha minimal düzeyde toplumdan da bireye indirgenir. Yani toplum, bireyin belirleyicisidir ve toplum dokunmaya ya da dokunulmaya nasıl bir anlam yüklerse birey de aynı yüklemeye sahip olacaktır.
      Toplumumuzda üzüntüsünde ağıt yakma, sevincinde düğün dernek hazırlama gibi pek çok duygu ifade etme biçimi varken duygularını bu kadar yoğun yaşayan bir toplumda “dokunmak” daha da bir önem kazanmalı. Çünkü; ten teması, tüm duyulardan gelen hislerin toplamıdır.
      1980’lerde yapılan bir araştırmada kendilerine dokunulan müşterilerin garsonlara daha fazla bahşiş verme eğilimi olduğu tespit edilirken; daha yakın bir tarih olan 2000’lerde kendilerine dokunulan insanların daha yardımsever olduğu tespit edilmiştir. Tiffany Field “Dokunma” adlı kitabında yetimhanede yetişen çocukların gelişiminde ten temasının önemini vurgularken, Daniel Siegel ise “Gelişen Zihin” adlı eserinde çocuğun zihin gelişiminde dokunmanın gücüne dikkat çekmekte. Tüm bu örneklere göre iyi niyetli her dokunuş için “Dokunmak bir mucizedir” Kullanın …
      Kişilerarası ilişkilerde omuza, kola hafif bir dokunuş dokunulan kişiyi rahatlatacak ve belki de yorgunluğunun düzeyini saniyelik nedenle değiştirecektir.. Öyle ki; bebek bakımında ağlayan bir bebeği anne hemen kucağına alır ve temas başlar. Annenin sesi, görüntüsü dokunmak kadar etkili değildir. Çünkü; ten teması güven ve rahatlama kaynağıdır.
        Dokunmak, karşılıklı düşünce ve duygu akışıdır ve hem dokunmak hem de dokunulmak insan doğasında duyguları hissetme adına temel bir ihtiyaçtır, İnsan doğasını daha çok varoluşçu biçimde açıklamaya çalışan aile terapisti Virginia Satir dokunmanın gücünü şöyle vurgulamıştır:
       “…Her insanın; Varlığını idame ettirmesi için günde dört kez, 
Duygusal sağlığını koruması için günde sekiz, 
Gelişmesi için ise günde en az on iki kez 
kucaklaşmaya ihtiyacı var…”
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder