Sayfalar

19 Mayıs 2015 Salı

DOĞUMDA ÖZGÜRLÜK



DOĞUMDA ÖZGÜRLÜK

Psk.Dan. Ceren GELMEDİ
Aile Danışmanı &
LCCE Doğuma Hazırlık Eğitmeni &  Hamile ve Doğum Psikoterapisti

Doğum bir çeşit insan hakları meselesidir ve özgürlük bir çeşit hak sahibi olmak, seçim yapma ayırdında olmaktır. İnsan haklarının “doğum”la başlaması ile doğum anında bebeğin özgürlüğünden, annenin, ailenin, eşin, sağlık çalışanlarının özgürlüğüne kadar pek çok kişinin sahip olduğu-olması gerektiği özgürlüğü mevcuttur.

         Özgürlük,  kişinin kendi isteği doğrultusunda kendini her yönüyle ifade edebilmesi iken doğumla ilgili yapılması istenilenleri, tercihleri, kararları doktora aktarmak günümüzde gebeyi-eşi zorlayıcı bir faktördür. Bunun temelleri incelendiğinde gebenin ya da eşin, doktoru bir otorite figürü olarak görerek otorite ile iletişim kuramaması olarak ortaya çıkmaktadır. Sağlıklı kurulamayan iletişim doğrultusunda bir şekilde ifade özgürlüğü geri planda kalabilmekte ya da sağlık çalışanları ailedeki korkunun öfkeye dönüşmesiyle huzurla çalışma ortamına ulaşamamaktadır.
Doğumda herkesin gözü kadında, kadının performansındadır. Ancak; onun seçimleri bir şekilde (Hastane koşulları, doktorun mesleki tercihleri, ailenin baskın kararları vb.) geri planda kalabilmektedir. Bunlara rağmen, doğumda kadın  hareket özgürlüğüne (yürüyebilme, çömelme, eğilme, yaslanma vb.), isteklerini dile getirme özgürlüğüne, kendisine ve bebeğine uygulanacak her türlü müdahaleyi (epizyotomi, lavman, kiwi vb.) kabul etme/etmeme ve bunun sorumluluğunu paylaşma, doğumun başlamasını bekleme, hamileliğiyle ilgili sorularını rahatça sorabilme, hamilelik sürecinde doğuma hazırlık için eğitim talep etme,  doğumda mahremiyeti-odanın ışık seviyesini-sesleri belirleme, kendini iyi hissettiren kendine ait sembolik bir eşyayı yanında bulundurma , doğum şeklini belirleme, çatı muayenesini kabul ya da reddetme, eşini doğumda görme, bebeğini ilk kucaklayan kişi olma, NST takibini kabul ya da reddetme, doğumda yeme-içme-duşa girme özgürlüğüne sahip olmalıdır. Bunları ve başka isteklerini dile getiremeyen ya da istekleri karşılanamayan kadın doğumdan “keşkeyle” ayrılabilmekte ve ileriki zamanlarda bitirilmemiş işler olarak kişinin hayatında yer edinebilmektedir .
Kadının yanı sıra doğum ekibinin de kendini daha rahat ifade edebilmesi için yeterli zamanı ve doğumda yaşadıkları pişmanlıkların-üzüntülerin-travmaların üstünden gelebilmek için psikolojik hizmet talep etme, ekip (hekim-terapist- ebe ve bunların backup’ları)  olarak çalışma, gebelerini doğuma hazırlık eğitimi almaya yönlendirme, doğumla ilgili karar verme sorumluluğunu aileyle paylaşma vb. konularındaki özgürlükleri kolaylaştırılmalıdır.
Bebekler, ilk doğdukları an itibariyle düşünüldüğünden daha çok şeyi zihinlerine kaydederler. Doktorunu, ebesini, sesleri, ışığı, duyguları … Ancak; tüm bunlar dil gelişimi oluşmadığı için hatırlanmaz,bilinçdışına atılır ve sonrasında beş yaşa kadar farklı dışavurumcu tekniklerle ortaya çıkarılabilir. Bebeğin doğumunu nasıl geçirdiği bu yüzden bu derece önemlidir ve doğum aslında bebeğin doğumudur, annenin “Doğurduğu”. Bebek, doğum anında herhangi bir komplikasyon yoksa geleceği zamanı kendi belirleyecektir. Gebelik için verilen tarih ortalama bir tarihtir, sperm ile yumurtanın ne zaman birleştiği gün olarak tespit edilmeyip, kadının son regl dönemine göre belirlenen bir hafta içerisinde olduğu düşünülerek doğum ne zaman olacağına dair fikir yürütülmektedir. Bu yüzden, doğum için beklenen doğum tarihi değil, beklenen doğum ayı vardır ve doktor kontrolünde bebekler gelecekleri zamanı belirleme özgürlüğüne sahiptir. Ancak; bazı durumlarda doktorların back-up’ larının olmaması, hastane koşulları, doğum için beklenenen zamanın tatil gününe gelmesi, ailenin özel (yılbaşı bebeği, evlilik yıldönümü bebeği vb.) tarihlerde bebeğine temas etmek istemesi gibi nedenler bebeğin ne zaman geleceğini seçme, belirleme, tercih etme özgürlüğünün önüne geçmektedir.
Eşin ve ailenin doğuma dair önceliği sağlıklı anne, sağlıklı bebektir. Doğumun gidişatını öğrenmek de temel haklarıdır. Doğuma eşle birlikte girme arzu en tabi haktır. Ancak; eşlerin gebe eğitimlerine (sakin olmayı öğrenme, nasıl destek olacağını bilme vb.) katılmayı tercih etmemeleri ile sağlık ekibi tarafından doğuma müdahale edici risk faktörü olarak görülmesi ya da doğum odasında enfeksiyon riski gibi nedenlerle doğuma giremediklerine şahit olunabilir. Ancak; baba adayının eşle birlikte doğuma girme isteği kabul edilmeyince ailenin doktor/hastane değiştirdikleri, bu isteğin gerçekleştirildiği koşulları bulana kadar araştırdıkları durumlar da mevcuttur. Bu sebeple, baba adayının eşle birlikte doğuma girme (anne adayı da istediği müddetçe) arzusu bir seçim ve gerçekleştirilebilme özellikleri bulunması nedeniyle de bir çeşit çiftin doğuma dair özgürlüğüdür.

2014 yılının en iyi belgeseli seçilen “MicroBirth”e göre; doğum anı' nın nasıl olduğu genlerde var olan malzemelerin ortaya çıkış şeklini belirliyor. Astım, obezite, ruhsal patoloji vb. pek çok hastalığın nedeni doğum anına gidiyor, bu yüzden gelecek nesiller için doğum an' ları güzelleşmeli, iyileştirilmeli, doğana-doğurana-doğum ekibine saygı duyulmalı  ve keşkesiz doğumlar için bir olunmalı …
(Bu yazı, Psikomavi Dergisi Mayıs 2015 sayısında yayınlanmıştır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder