DOĞUMDA ÖZGÜRLÜK
Psk.Dan. Ceren GELMEDİ
Aile Danışmanı &
LCCE Doğuma Hazırlık Eğitmeni & Hamile ve Doğum Psikoterapisti
Doğum bir çeşit insan hakları meselesidir ve özgürlük bir çeşit hak sahibi olmak, seçim yapma ayırdında
olmaktır. İnsan haklarının “doğum”la başlaması ile doğum anında bebeğin
özgürlüğünden, annenin, ailenin, eşin, sağlık çalışanlarının özgürlüğüne kadar
pek çok kişinin sahip olduğu-olması gerektiği özgürlüğü mevcuttur.
Özgürlük, kişinin kendi isteği doğrultusunda kendini
her yönüyle ifade edebilmesi iken doğumla ilgili yapılması istenilenleri,
tercihleri, kararları doktora aktarmak günümüzde gebeyi-eşi zorlayıcı bir
faktördür. Bunun temelleri incelendiğinde gebenin ya da eşin, doktoru bir
otorite figürü olarak görerek otorite ile iletişim kuramaması olarak ortaya
çıkmaktadır. Sağlıklı kurulamayan iletişim doğrultusunda bir şekilde ifade özgürlüğü
geri planda kalabilmekte ya da sağlık çalışanları ailedeki korkunun öfkeye
dönüşmesiyle huzurla çalışma ortamına ulaşamamaktadır.
Doğumda herkesin gözü
kadında, kadının performansındadır. Ancak; onun seçimleri bir şekilde (Hastane
koşulları, doktorun mesleki tercihleri, ailenin baskın kararları vb.) geri
planda kalabilmektedir. Bunlara rağmen, doğumda kadın hareket özgürlüğüne (yürüyebilme, çömelme,
eğilme, yaslanma vb.), isteklerini dile getirme özgürlüğüne, kendisine ve
bebeğine uygulanacak her türlü müdahaleyi (epizyotomi, lavman, kiwi vb.) kabul
etme/etmeme ve bunun sorumluluğunu paylaşma, doğumun başlamasını bekleme, hamileliğiyle
ilgili sorularını rahatça sorabilme, hamilelik sürecinde doğuma hazırlık için eğitim
talep etme, doğumda mahremiyeti-odanın
ışık seviyesini-sesleri belirleme, kendini iyi hissettiren kendine ait sembolik
bir eşyayı yanında bulundurma , doğum şeklini belirleme, çatı muayenesini kabul
ya da reddetme, eşini doğumda görme, bebeğini ilk kucaklayan kişi olma, NST
takibini kabul ya da reddetme, doğumda yeme-içme-duşa girme özgürlüğüne sahip
olmalıdır. Bunları ve başka isteklerini dile getiremeyen ya da istekleri
karşılanamayan kadın doğumdan “keşkeyle” ayrılabilmekte ve ileriki zamanlarda
bitirilmemiş işler olarak kişinin hayatında yer edinebilmektedir .
Kadının yanı sıra doğum
ekibinin de kendini daha rahat ifade edebilmesi için yeterli zamanı ve doğumda
yaşadıkları pişmanlıkların-üzüntülerin-travmaların üstünden gelebilmek için psikolojik
hizmet talep etme, ekip (hekim-terapist- ebe ve bunların backup’ları) olarak çalışma, gebelerini doğuma hazırlık
eğitimi almaya yönlendirme, doğumla ilgili karar verme sorumluluğunu aileyle
paylaşma vb. konularındaki özgürlükleri kolaylaştırılmalıdır.
Bebekler, ilk
doğdukları an itibariyle düşünüldüğünden daha çok şeyi zihinlerine kaydederler.
Doktorunu, ebesini, sesleri, ışığı, duyguları … Ancak; tüm bunlar dil gelişimi
oluşmadığı için hatırlanmaz,bilinçdışına atılır ve sonrasında beş yaşa kadar
farklı dışavurumcu tekniklerle ortaya çıkarılabilir. Bebeğin doğumunu nasıl
geçirdiği bu yüzden bu derece önemlidir ve doğum aslında bebeğin doğumudur,
annenin “Doğurduğu”. Bebek, doğum anında herhangi bir komplikasyon yoksa geleceği
zamanı kendi belirleyecektir. Gebelik için verilen tarih ortalama bir tarihtir,
sperm ile yumurtanın ne zaman birleştiği gün olarak tespit edilmeyip, kadının
son regl dönemine göre belirlenen bir hafta içerisinde olduğu düşünülerek doğum
ne zaman olacağına dair fikir yürütülmektedir. Bu yüzden, doğum için beklenen
doğum tarihi değil, beklenen doğum ayı vardır ve doktor kontrolünde bebekler
gelecekleri zamanı belirleme özgürlüğüne sahiptir. Ancak; bazı durumlarda
doktorların back-up’ larının olmaması, hastane koşulları, doğum için beklenenen
zamanın tatil gününe gelmesi, ailenin özel (yılbaşı bebeği, evlilik yıldönümü
bebeği vb.) tarihlerde bebeğine temas etmek istemesi gibi nedenler bebeğin ne
zaman geleceğini seçme, belirleme, tercih etme özgürlüğünün önüne geçmektedir.
Eşin ve ailenin doğuma
dair önceliği sağlıklı anne, sağlıklı bebektir. Doğumun gidişatını öğrenmek de
temel haklarıdır. Doğuma eşle birlikte girme arzu en tabi haktır. Ancak;
eşlerin gebe eğitimlerine (sakin olmayı öğrenme, nasıl destek olacağını bilme
vb.) katılmayı tercih etmemeleri ile sağlık ekibi tarafından doğuma müdahale
edici risk faktörü olarak görülmesi ya da doğum odasında enfeksiyon riski gibi
nedenlerle doğuma giremediklerine şahit olunabilir. Ancak; baba adayının eşle
birlikte doğuma girme isteği kabul edilmeyince ailenin doktor/hastane
değiştirdikleri, bu isteğin gerçekleştirildiği koşulları bulana kadar
araştırdıkları durumlar da mevcuttur. Bu sebeple, baba adayının eşle birlikte
doğuma girme (anne adayı da istediği müddetçe) arzusu bir seçim ve
gerçekleştirilebilme özellikleri bulunması nedeniyle de bir çeşit çiftin doğuma
dair özgürlüğüdür.
2014 yılının en iyi
belgeseli seçilen “MicroBirth”e göre; doğum anı' nın nasıl olduğu genlerde var olan malzemelerin ortaya çıkış
şeklini belirliyor. Astım, obezite, ruhsal patoloji vb. pek çok hastalığın
nedeni doğum anına gidiyor, bu yüzden gelecek nesiller için doğum an' ları
güzelleşmeli, iyileştirilmeli, doğana-doğurana-doğum ekibine saygı
duyulmalı ve keşkesiz doğumlar için bir
olunmalı …
(Bu yazı, Psikomavi Dergisi Mayıs 2015 sayısında yayınlanmıştır)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder